Risâletu'l İ'tikadati'l İmâmiyye

 Şii-İmâmiyye'nin İnanç Esasları

İÇİNDEKİLER

ONBEŞİNCİ BÖLÜM

 

NEFİSLER VE RUHLAR HAKKINDAKİ İNANÇ

 

 

Allah rahmet eylesin Şeyh (Ebu Cafer) der ki:Bizim

nefisler hakkındaki inancımız şudur: Nefisler, kendileriyle hayatın sürdürüldüğü ruhlardırl ve onlar, yaratılan şeylerin ilkidir. Bu, Hz. Peygamber'in (s.a.a.) bir hadisinden çıkmaktadır: "Yüce Allah'ın örneksiz olarak yoktan yarattığı (ibda')2 şeylerin ilki, kutlulanmış (mukaddese) ve temizlenmiş (mutahhara) nefislerdir ve O, onları Kendi Birliğini tasdike sevketmiştir. Bundan sonra O, diğer yaratıklarını yaratmıştır".

 

          Nerisler hakkındaki inancımız şudur: Onlar

yok olma (fena') için değil, ebedi var olma (bakaa) için yaratılmışlardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sizler, fena' bulmak için değil, ebedi varoluş (bakaa) için yaratıldınız; ve siz yalnızca bir yerden başka bir yere nakledilirsiniz. Gerçek şu ki nefisler, yeryüzünde yabancıdır ve vücudda hapsedilmişlerdir"3.

 

Bizim onlar hakkındaki görüşümüz şudur: Onlar vücuddan ayrılışlarından sonra, Allah gücüyle onların tekrar vücudlarına dönmelerini gerçekleştirinceye kadar, bir kısmı huzur, bir kısmı da azâb içinde yaşamaya devam ederler.

 

(Vaktiyle) Meryem oğlu İsa (as), (76) Havarilerine
şöyle söylemişti: "Size derim ki, gerçekten, semadan
gelmiş olanların dışında hiçbir şey semaya gitmez".
Şanı yüce Allah da şöyle buyurur: "Dileseydik, onu ayetlerimizle yükseltirdik; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu..."4 Bunun içindir ki, onlar arasında İlahi Hükümranlığa (Melekut) yükseltilmemiş nefisler, kızgın alevIi ateş çukurunda temelli çakılıp kalacaklardır. Ve bu, hem cennette yüce dereceler, hem de cehennemde aşağıya
doğru basamaklar bulunduğu içindir.

 

Aziz ve Celil olan der ki: "Melekler ve Cebrail mikdarı ellibin yıl olan o derecelere bir günde yükselebiIirler"5;

 

 "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Güçlü Hükümdâr'ın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde nur içindedirler"6.;

 

"Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilikis Rableri katında diridir"; dirler. Allah'ın, bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarındankendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzüImeyeceklerini müjde etmek isterler"7;

 

 "Allah yolunda öldürülenlere, ölüdür, demeyin; zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz"8.

 

          Ve Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Nefisler, silahlanmış ordulardır. Onların arasında birbirleriyle iyi tanışanlar birleşirler; birbirleriyle iyi tanışmamış olanlar ise ayrı ayn dururlar"9.

 

(İmam Cafer) es-Sadık (a.s.) şöyle söylemiştir10: "Gerçekten Allah, Gölge Alemi'nde (Alem-i

Mücerredat), vücudları yaratmadan ikibin yıl önce,

ruhlar arasında kardeşliği öğretmiştir. Eğer bizim önderlerimiz (kaaimuna) olan Ehl-i Beyt (as)şu anda

bulunsalardı, şüphe yok ki, kendisiyle Gölge Alemi'nde kardeşlik kurmuş olan kardeşine, kendi hakiki kardeşine tercihen mirasçı olurdu".

 

(İmam Cafer) es-Sadık (a.s.) şöyle söyledi:Gerçekten ruhlar, alem-i heva'da birbirleriyle karşılaşırlar ve birbirlerini soruşturur1ar. Yeryüzünden bir ruh kendilerine yaklaştığı zaman, alem-i hevadaki ruhlar derler ki: Bırakın onu! Çünkü o, berbad bir yerden gelmiştir. Sonra ona sorarlar: Falan-filan kimse ne yaptı?. Geri dönen ruh, o '
hayattadır, dediğinde, onlar da onunla karşılaşmayı ümit ederler. Ve geri dönen ruh, onun ölmüş olduğunu
söylediği takdirde, onlar da : O helak oldu, helak oldu! derler. . .

 

Yüce Allah buyurur ki: "... Gazabımın uğradığı kimse, muhakkak mahvolur" 11 ;

 

"Tartıları hafif gelenler ise, onların yeri bir çukurdur. O çukurun ne olduğunu sen bilir misin? O, kızgın bir ateştir" 12

 

Dünya ve dünyada oturanların hikayesi, okuyanus, gemici ve gemi hikayesi gibidir. Lokman oğluna dedi  ki: Ey yavrucuğum, dünya muhakkak derin bir denizdir, ki içinde birçok kimse helak olmuştur. Onun için Güçlü ve Ulu Allalı'a imanı, o denizdeki gemin; Allah korkusunu erzakın; Allah'a tevekkülü de yelkenin kıl! Eğer kurtulursan, bu, Allah'ın lütfudur; ama helak olursan, bu da Allah'dan değil, kendi günahlarının yüzünden olacaktır.

 

Ademoğulları için en şiddetli anlar üçtür: Doğum günü, ölüm günü ve tekrar diriliş (ba's) günü. .. (77)

 

Allah, Peygamber Yahya'yı (as) bu anlarda selametle selamlamış ve demiştir ki: "Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun!" 13.

 

Ve İsa da kendisini bu olaylar dolayısiyle selamlamış ve demiştir ki:" ...Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun.."14.

 

        Ruh hakkındaki inanç şudur: Ruh bedenin

bir cinsi değildir; ayrı bir yaratıktır. Bu hususta Yüce Allah'ın kelamı şöyledir: "...Sonra onu başka bir yaratık yaptık...".15.

 

Bizim nebiler, resuller ve imamlar ( Allah'ın selamı hepsine plsun.) hakkındaki inancımız, onlarda şu beş ruhun bulunduğu şeklindedir: Rûhu'l-Kuds, İman ruhu, Kuvvet ruhu, Şehvet ruhu ve Hareket (mudrec) ruhu16.

 

 Gerçek mü'minler dört ruha sahiptir: İman ruhu, Kuvvet ruhu, Şehvet ruhu ve Hareket ruhu17. Ve Yüce Allah'ın sözüne gelince: "Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki: Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. . ." 18. Çünkü muhakkak ki o, Cebrail ve Mikail'den daha büyük bir yaratıktır. O daima Allah'ın Resulü (s.a.a), melekler ve imamlarla (as) beraberdir ve Melekut alemine aittir. Bu konuya dair bir eser yazacağım ve onda bu meselelerin özelliği hakkında geniş açıklamalarda bulunacağım.

 


 

1. Nefs ve ruh hakkında bak: E.J. Calverly, EI, III, 827-830; MB, ruh, 184-187; nefs, 349-351; Tahanevi, Dic. of Tech. Terms, ruh, I ,540-547; nefs, II, 1396-1403. Nefs beş türlüdür:: (1) Emmare, (2) Levvame, (3) Mutmainne, (4) Razıye, (5) Merdiyye veya Mülhime (MB, 350). (A.F.). Ayı'. krş.: SId'ile 161 vd.

 

2. lbda', yoktan yaratmaktır (MC, 210 vd.). Halk (yaratma)

ise, şekil verme, ortaya koyma olarak göze çarpar. Bir şeyi örneksiz olarak yoktan yaratma ibda'; bir şeye şekil verme, birşeyden yaratma halk (yaratma)'dır. Ama halk, yoktan yaratma yerine de kullanılır, EI, II, 891. lbda' ve halk hakkında Şii görüşleri için bk.: MB. (A.F.).

 

3. Nefislerin yok olmazlığı hakkında Urduca müterciminin ilgi çekici bir notu vardır. O şöyle demektedir: "Şeyh Mufid der ki,bu, ahad bir hadistir ve sağlam bir rivayet olmadığı ispatlanmıştır. Nefislerin yok olmayacağına inanmak doğru değildir. Çünkü Kur'an'da:
"Yeryüzünde bulunan her şey fanidir; ancak Yüce ve Cömert olan Rabbinin varlığı bakidir". (Rahman (55), 26-27), ayeti bulunmaktadır. Bu sebepten nefisler yok olacaklardır. Nefsin ebedi varlığına inanmak, Yunan feylosoflarının görüşünü kabul etmektir. Bu hadisin, Allah'ın ilk olarak yarattığı mukaddes ruhların ebedi
varlığına işaret etmesi mümkündür ve bunun da muhtelif hadislerle desteklenmesi imkanı vardır". MB'de ruh ve nefs hakkında uzun açıklamalar vardır. (A.F.).

 

4. A'raf (7), 176.

5. Mearic (70), 4.

6. Kamer (54), .14-55.

7. Al-i İmr'an (3), 170.

8. Bakara (2), ı 54.

 

9. MB, 21 I, mucennebe (silahlanmış) terimini mecmua (toplanmış) olarak açıklar. (A.F.).

 

10. Urduca mütercimine göre Cafer es-Sadık'ın bu ve bundan sonraki rivayeti ile bundan önceki notta geçen hadisin, ahad haberler olduğunu vc bu yüzden kabul edilmeyebileceğini söyler. (A.F.).

 

11. Ta-Ha (20), 81.
12. Kari'a (101),8-11.

 

13.Meryem (19), 15.
14. Meryem (19), 33.
15. Mu'minun (25), 14. Krş.: Usul, I, 133-4.

 

16. Urduca mütercimi şöyle bir açıklamada bulunuyor: Rûhu'l­Kuds, nebiler ve resullerin, kendisiyle eşyanın, hakikatini öğrendikleri ruhtur. Onlar ne düşünmek ne de tecrübe etmek ihtiyacındadırlar. Rûhu'l İmân, bir kimsenin, onun aracılığı ile Allah'a ibadet ettiği ve hem şirkten hem de dinsizlikten kaçındığı ruhtur. Rûhu'l Kuvve

, canlıların, onun aracılığı ile kendi hayatını kazanmak için uğraştıkları ve düşmanların hücümlarını ters-yüz ettikleri ruhtur. Rûhu'ş-Şehvet, bir kimseyi yiyecek ve içeceği arzu etmeye sevkeder ve erkeğe kadını, kadına da erkeği aratır. Rûhu'L-Mudrec, her canlının  onun aracılığı ile hareket edip iş yaptığı ruhtur. Bedene gözkulak olan ruh işte budur. O azaldığı zaman, fiziki zayıflığa götürür ve onun sönmesi ölüm demektir.

 

MB, 185'e göre beş türlü ruh vardır: (1) Rûhu'I-Kuds, (2)

Rûhul-İman, (3) Rûhul-Kuvve, (4) Rûhu'ş-Şehve, (5) Rûhul Beden. Bu sonuncusuna Rûhu'l-Mudrec de denir. Nebiler, bunların beşine de sâhiptir. Sâdık mü'minler sondan itibaren dördüne sâhiptir. Hıristiyanlar ve Yahudiler ise sondan itibaren üçüne sâhiptirler.
Dic. of Tech. Terms, I, 540-548'e göre ruh üç türlüdür: (1) Hayvânî, (2) Nefsânî, (3) Tabîî. (A.F.).

 

17. Asaf A. Fyzee, Neeef ve Delhi baskılarından yaptığı tercümesinde buraya şu cümleyi de ekler: "Kafirler ve hayvanların üç ruhu vardır: Rûhu'I-Kuvve, Rûhu'ş-Şehve ve Rûhu'I-Mudrec (Hareket)" (A Shii'ite Creed, 53). Bu, bir önceki notta alınan MB, 185'deki açıklamaya da uygun düşmektedir.

 

18. Isra (17), 85.

 

 


 

 

 

 

Bölüm 14 s:49     Bölüm 15 Bölüm 16