( 66)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM |
Hamd, Alemlerin Rabbi, ortağı olmayan bir
Allah'adır. Allah'ın salat ve selamı Muhammed'e ve onun güzel ve
saf soyuna olsun. Allah bize yeter ve O, ne güzel Vekil'dir.
|
BİRİNCİ BÖLÜM
İlMAMİYYE'NİN TEVHİD İNANIŞININ
ÖZELLİĞİ
|
Bu kitabın yazarı, fakıh, Rabbanı Şeyh Ebu Cafer
Muhammed b. Ali b. el-Huseyn b. Musa ıbn Babeveyh el. Kummi
şöyle der:
Bil ki bizim tevhid hakkındaki görüşümüz şudur:
Yüce Allah Bir'dir (vahid), Tek'dir (ahad)
1.
O'nun bir benzeri yoktur; Kadım'dir2;
O, daima'
Semi3, Basır4, Alim5
Hakim6, Hayy7, Kayyûm8, Aziz9
Kuddûs10 Âlim11 Kaadirl2 Ğaniyy13
ve öyle olacaktır.O, cevher, cisim, suret, araz14, |
haz, uzunluk, genişlik, ağırlık, hafiflik, sükun,
hareket, yer ve zamanla vasıflandırılamaz. Yüce Allah, bütün
yaratıklarının sıfatlarından yücedir; hem ibtâl hem de teşbih15
sınırlarının ötesindedir. Yüce Allah, bir Şey' dir; fakat diğer
şeyler gibi değil16. O, Tek'dir (ahad). Herşeyden
müstağni, herşey O'na muhtaç olandır. Tevârüs edilmesin diye
doğmamış; başkaları ile ortak olmasın diye doğurmamıştır da.
Hiçbir şey O'na denk olmamıştır. Ne eşiti, ne de zıddı, ne
benzeri, ne arkadaşı, ne aynı ve ne de eşi ve ortağı vardır.
"Gözler O'nu göremez, ama O bütün gözleri görür"
17.
O'nu insanların hayalleri bile kuşatamaz, ama O, onları
kuşatmıştır. "O'nu ne uyku ne de uyuklama tutar"18
O, Latif'tir19
ve Herşeyden Haberdar'dır. O herşeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka
ilah yoktur ve yaratma (67) ve emir yalnızca O'na mahsustur.
Alemlerin Rabbi olan Allah, kutlu ve münezzehtir. Teşbihe inanan
müşriktir. Allah'ın tevhidi hakkında ileri sürülen bu görüşlerden
başkasını İmamiyye'ye isnad eden, bir yalancıdır. Tevhid hakkında
ortaya koyduğumuz bu hususlara zıt her haber, yalandır,
uydurmadır. Allah'ın Kitabı ile uyuşmayan her hadis, hükümsüzdür.
Ve şayet bunlara bilginlerimizin kitaplarında rastlanırsa, bunlar
uydurma (müdelles)'dır20.
Cahil kimseleri, Yüce Allah'ın, yaratıkları ile
kıyaslanabileceği düşüncesine götüren haberlere gelince.. bunların
anlamları, Kur'an'daki benzer bölümlerdeki görüşlere başvurmak
suretiyle anlaşılabilir. Söz gelişi Kur'an'da şöyle
buyurulmaktadır : "O'nun yüzü dışında herşey helâk olacaktır"21
Şimdi bu ifadede yüz (vech)'ün anlamı, din'dir; Allah'a yüz ile
ulaşılır ve yine bir kimse O'na yüz ile dönebilir22.
Yine Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "O gün
işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak
yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar, ama buna güçleri
yetmez; oysa kendileri sapasağlaın oldukları zaınan secdeye
çağırılmışlardı"23. Burada "baldır-bacak" (sak)
kelimesi, işlerin durumu, ya da yerine getirilmesi ve şiddeti
anlamındadır.
Yine Kur'an-ı Kerim'de: "Kişinin, Allah'a
karşı aşırı gitmesinden ötürü (ala-ma-farrattu fi'cenbillah)
bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alaya alanlardanım, diyeceği
günden sakının."24 buyurulmaktadır. Burada "cenb",
itaat etmek demektir.
Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Onu yapıp
ruhumdan üfediğimde, ona secdeye kapanın."25
Nitekim buradaki "ruh", O'nun tarafından yaratılmıştı ve Allah,
onu Adem ve İsa'ya üflemişti. Ayrıca O ancak, "Benim evim",
"Benim kulum","Benim cennetim", "Benim mahlukum", "Benim
ateşim", "Benim göküm" ve "Benim arzum" deyişi gibi "Benim
ruhum" demişti.
Yine Kur'an'da, "...Hayır, Onun iki eli de
açıktır, nasıl dilerse sarf eder... ."26
buyurulur. Bununla, "dünya ve ahiret nimeti"27
kastedilmiştir.
Kur'an'da, "Göğü, ellerimizle Biz kurduk . .
."28
buyurulur. Şimdi burada "eyd" (eller) kelimesi, "güç-kudret" anlamına gelir. Aynı
şekilde yine Allah'ın, "... El sahibi olan kulumuz Dâvud'u
an..."29 buyruğundaki "el", "güç-kuvvet sahibi"
anlamınadır. Yine Kur'an'da "Ey İblis! İki elimle
yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? .
.dedi"
30 buyurulur. O, "iki el" ile "Benim
gücüm ve Benim kudretim" demek istemiştir31.
Yine Kur'an'da: ".. .Bütün yeryüzü, Kıyamet
günü O'nun avucundadır..."
32 buyurulmaktadır.
Yani yeryüzü, O'nunla birlikte başka kimsenin paylaşamıyacağı
mülkü olacaktır. Yine Kur'an'da:
".. .Gökler O'nun sağ eliyle dürülmüş
olacaktır. . ."
33 buyurulur. "Sağ el" ile
"0'nun kudreti" söylcnmek istenmiştir.
Kur'an'da: "Melekler sıra sıra dizilip
Rabbin emri gelince"
34 buyurulur. Bu, "Rabbinin
buyruğu gelince" demektir.
Yine Kur'an'da : "Hayır, doğrusu onlar o
gün, Rablerinden yoksun kalacaklardır"35
buyrulur. Yani "Rablerinin sevabından" demektir. Yine
Kur'an'da: "Onlar bulut gölgeleri içinde Allah'ın ve
meleklerin tepelerine inip işin bitmesini mi bekliyorlar?.."
36 buyurulur.
Burada "Allah'ın inmesi", "Allah'ın azabının inmesi"
demektir.
Yine Kur'an'da: "O gün birtakım yüzler
Rablerine bakıp parlayacaktır"
37 buyurulur. Bu
demektir ki, yüzler, Rablerinin mükafatına bakarak parıl
parıl olacaktır.
Kur'an'da: (68) "...Gazabımı hak
eden (gazabımın geçtiği) kimse,
muhakkak mahvolur"
38
buyurulur'. Burada "Allah'ın gazabı", O'nun cezası; O'nun
rızası da sevab ve mükafatı demektir.
Yine Kur'an'da şöyle buyurulur:
"...Sen, benim içimde olanı
bilirsin, ben Senin içinde
olanı bilmem. . ."
39
yani Sen benim gizlimi bilirsin, ama benim Senin gizli olan
şeylerin hakkında bir bilgim yoktur.
Kur'an'da : "...Allah sizi Kendi nefsine
dikkat etmeye davet ediyor (Sizi Kendisiyle korkutur). . ."
40 buyurulur. Burada "nefs" ile O, Kendi
azah ve intikamını söylüyor.
Kur'an'da "Şüphesiz Allah ve melekleri
Peygamberi överler . . ."
41 ve ". . . size salat
eden Allah ve melekteridir. . ."
42 buyurulmaktadır.
Burada "Allah'ın galatı", O'nun rahmeti; "meleklerin salatı"
da, onların sizin bağışlanmanızı ve temizlenmenizi
istemeleridir. Aynca "insanlara salat" da duadır.
Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır:
*"Onlar
tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Ve Allah, tuzak
kuranların en hayırlısıdır. ";43
"Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmağa
çalışırlar, oysa onları aldatan
Allah'dır. . ."
44,
"Onlarla Allah alayeder. . ."
45 ". . .Allah onlarla
alayedecektir..."46;
"...Onlar Allah'ı unuttular; bu yüzden Allah da onları
unuttu. . . "
47.
Bütün bunların anlamı şudur: Güçlü ve Dlu
Allah, onları bile, aldatma, alay ve unutma cezaları ilc
cezalandıracak ve onlara kendi kendilerini unutturacaktır.
Nitekim Güçlü ve Dlu Allah şöyle buyurmuştur: "Allah' ı
unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu
kimseler gibi olmayın..."
48. Çünkü
Azız ve Celil Allah gerçekte ne hile yapar, ne aldatır, ne
alay eder, ne eğlenir, ne de unutur
49. Allah,
Yüceliği ve Büyüklüğü ile bütün bunlardan münezzehdir.
Muhalifler ve sapıkların hücum ettikleri
haberlerde, bu kelime ve sözlere benzeyenler dışında başka
sözler bulunmamaktadır ve onların anlamları da Kur'an'ın
kelimelerinin anlamındadır.
|
|
1. Vahid ve ahad arasındaki dilbilgisi yönünden
fark için bak: Arab. Gram. II, 236. Fark ayrıca MB,
242'de de açıklanmıştır. Tevhid, 48-16 arasında, bu iki
tcrimin uzun bir açıklaması vardır. Vahid kelimesi sayıya, ahad
ise zat vc cevhere işaret eder. Bu sebepten vAhid, sayı bakımından
bir oluşu; ahad ise, cevher ve zat yönünden tek oluşu gösterir.
Wensinck'e göre ahadiyet zatın vasfı; vahidiyet defiilin vasfıdır.
Bk.: MC, 205-6. Ayrıca bk.: Affifi, 24,36,63; FC. 3.
prg.
, (A.F.)
2 BHA, 42, 69-70 (A.F.). Kadim: Allah'ın
başlıca sıfatlarındandır. Öncesi olmayan, başlangıcına sınır
çizilemcycn demektir.
|
3.Semi':
Herhangi bir şarta bağlı olmaksızın işiten demektir.
4.
Basir: Bir şarta tabi olmadan gören; insanların gizli-açık
herşeyini gören demektir.
5. Alim:
Olmuş ve olacak herşeyi çok iyi bilen demektir.
6.
Hakim: Hikmet sahibi; bütün işleri ve buyrukları hikmetli.
7.
Hayy: Diri, gerçek hayat sahibi.
8.
Kayyum: Gökleri, yeri ve her şeyi tutan; her şeyin varlık
olarak durabilmelerini sağlayan.
9.
Aziz: Mağlub edilmesi mümkün olmayan; güçlü.
10.
Kuddus: Yanlıştan, gaf1etten, aczden ve her türlü eksik
likten çok uzak, pek temiz.
11. Alim: tıim sahibi, bilen.
12. Kaadir: Istediğini istediği gibi
yapmağa gücü yeten, kudretli.
13. Ganiyy: Her bakımdan sınırsız zengin
ve her şeye doy
muş, müstağnl; hiçbirşeye ihtiyacı olmayan.
14. MC, 209 vd.; BHA, 86;
FC, 86 (A.F.); krş.: Fıkh, 180.
15. lbtal: Allah'ın sıfatlarının
bulunmadığına inananlara; teş
bih de Allah'ın zatı veya sıfatlarını
yarattıklarının sıfatlarına benzetenlere işaret etmektedir.
Yazarın teşbih ve tenzih hakkındaki görüşü İbn Arabl'ninki ile
kıyaslanabiliI'. Bk.: Affifi, 18,20 vd. (.A.F.). Ayr. krş.:
Akdid, 36;Shi'ite, 128 vd.; ibtal, teşbih ve Allah'ın
sıfatları hakkında Ehl-i Sünnet'in görüşü için bk.: Fıkh,
180; Jbdne, 44 vd.
16. MC, 190;FC, 5-7; BHA, 86. (A.F.);
krş.:Fıkh, 180.
17.
En'am (6), 103.
18.
Bakara (2), 256.
19.
MC, 82; BHA, 144-148 (A.F.); Latif, en ince, işlerin
bütün
inceliklerini bilen, akıl-sır erdirilemeyen incelikteki işleri
yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarına faydalar ulaştıran,
demektir.
20.Muhammed
İ'caz Hasan'ın açıkladığına göre müdelles, İmamiyye'ye muhalif
olan birinin Şiilere isnad ettiği hadistir. Dellese, satılan
maldaki kusurları gizlemek demektir, MB; hadiseilere göre
ise, hadisin, ister metninde ister raviler zincirinde veya
kaynakta olsun, kusurlarını gizlemek demektir. EI, Supp,
222. (A.F.); lA.
21.Kasas
(28), 88.
22.
MC, 63 vd.; 88 vd.;FC, 16; Kelâmi Pir, 53 vd.
(A.F.)
23.Kalem
(68)" 42-3.
24.Zumer
(39), 56.
25.Hıcr
(15), 29.
26.Maide
(5), 64.
27.Tas. (Mur. I, 110)'da açıklanmıştır.
(A.F.).
28.
Zariyat (51), 47.
29.
Sâd (38), 17.
30.
Sâd (38), 75.
31. Şeyh Mufid, el'in kudret veya kuvvet
olmadığıııı açıklar.
El, dünya ve ahiretle ilgili olarak "Benim
nimetim" demektir, Tas, (Mur, I, 143). (A.F.). Bu
konudaki Ehl-i Sünnct görüşü için bk.:
Fıkh,
180; lbâne, 41 vd.
32. Zumer (39), 67.
33.
Zumer (39), 67.
34.
Fecr (89), 22.
35.
Mutaffifin (83), 15.
36.
Bakara (2), 210.
37.
Kıyâmet (75), 22-23.
38. Ta-Ha (20), 81.
39.
Mâide (5), 116.
40.Al-i İmran (3), 28, 30.
41.Ahzâb (33), 56.
42.Ahzâb (33), 43.
43.
AI-i Imran (3), 54.
44.
Nisa (4), 142.
45.
Bakara (2), 14.
46.
Tevbe (9), 79.
47.
Tevbe (9), 67.
48.
Haşr (59), 19.
49.
Kur'an-ı Kerim'de(Haşr, 19) Allah'ın nasıl bir unutma
ile vasıflandırılabileceği hususu Şeyh
Mufid tarafından açıklanmıştır, Tas. (Mur. I, 249-250).
(A.F.)
*Bu ayetin tercümesinde değişiklik
yapılmıştır. (PN: programlayanın notu)
|
|